Araç değer kaybı, hasar gören bir aracın serbest piyasaki ikinci el rayicinde hasar nedeniyle meydana gelen değer düşüklüğü olarak tanımlanabilir. Zira araç, hasar sonrasında ne kadar iyi onarılmış olursa olsun TRAMER (Trafik Sigortaları Bilgi Merkezi) kaydında kaza kaydı oluşacağından ikinci el piyasasında mutlak bir düşüş meydana gelecektir. Bu durumda hasarı meydana getiren kazada taraflar kazanın oluşmasındaki kusurları oranında haksız fiil hükümleri çerçevesinde karşı taraf araç sürücüsünden, aracın işleticisinden, varsa araç işleticisi teşebbüsten, karşı taraf araç trafik sigortacısından veya varsa karşı taraf ihtiyari mali mesuliyet sigortacısından kendi aracında oluşan değer kaybını talep edebilecektir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları
Madde 5-Maddi Zararların Teminatı
“Hak sahibinin kaza tarihi itibariyle bu genel şartta tanımlanan ve zarar gören araçta meydana gelen değer kaybı dahil doğrudan malları üzerindeki azalmadır. Sigortalının sorumlu olduğu araç kazalarında değer kaybı, talep edilmesi halinde ilgili branşta ruhsat sahibi sigorta eksperleri tarafından tespit edilir. Değer kaybının tespiti bu Genel Şart ekinde yer alan esaslara göre yapılır.”
Değer kaybının tanımı ve mahiyetine ilişkin değerlendirmeler içeren birkaç örnek yargı kararını incelemekte fayda vardır.
“…Tamamen onarılmış olsa bile kazaya uğrayan araba, tahribatın izlerini taşıyacağından, onarıldıktan sonra mübadele (rayiç) değerinin olaydan önceki mübadele değerinden az olacağının kabulü gerekir. Aracın onarılmış durumdaki değeri, ne kadar iyi onarılmış olursa olsun kural olarak aynı nitelikteki hiç hasara uğramayan araç değerinden düşüktür ve bu da cari değerinden kaybettirmektedir…” (Yargıtay 4. HD. 10.04.2002 T., 2002/130 E., 2002/4512 K. Sayılı İlamı)
“…“(…) 2-)Aracın onarıldıktan sonra mübadele (rayiç) değerinin olaydan önceki mübadele değerinden az olacağının kabulü gerekir. Çünkü tamamen onarılmış olsa bile bu araba tahribatın izlerini taşımaktadır. Onarılmış durumdaki değeri, ne kadar iyi onarılmış olursa olsun kural olarak aynı nitelikteki hiç hasara uğramayan araç değerinden düşüktür ve bu da cari değerinden kaybettirmektedir.
Öncelikle, değer azalması veya değer kaybının belirlenmesinde dikkate alınması gereken ölçütler her olayın somut özelliğine göre değişebilecek ise de aracın markası, özellikleri ve model yılı, kullanım amacı, kullanım süresi, yıpranma payı (aracın km’si, metal kompanentlerin yoğunluğu, korozyon dozajı ve önceye ait hasarlar nedeni ile orjinalliğin yitirilip yitirilmediği), aracın gördüğü hasarın ağırlığı ve hasara uğrayan bölgeleri, hasarın giderilmesinde kullanılan parçaların niteliği (orijinal olup olmadığı) hususları değer kaybında gözönüne alınan aracın olay tarihindeki 2.el rayiç değeri ile kazadan sonra onarılmış haldeki 2.el rayiç değeri arasındaki farkın değer kaybı olarak kabul edilmesi gerekir. Somut olayda mahkemece bilirkişiden ek rapor alınarak yukarda açıklanan yöntemle değer kaybı zararının belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…” (Yargıtay 17. HD. 03.12.2015 T., 2015/12400 E., 2015/13270 K. sayılı kararı)
Araç değer kaybı tazminatının temel olarak haksız fiil kavramıyla nitelendirilebileceği söylenebilir. Türk Borçlar Kanununun 49. maddesinde “ ‘Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” denmektedir. Dolayısıyla kendi kusuruyla bir başkasının aracına zarar veren kişi, Türk Borçlar Kanununun 49. maddesi gereği söz konusu zararı tazmin etmek zorunda kalacaktır.
Gerek Yargıtay kararlarında gerekse de 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesinde haksız fiil ile ilişkilendirilen araç değer kaybının, zarar gören tarafından kusurlu taraftan talep edilmesi halinde TBK 49. maddesi gereği söz konusu talebin kusurlu tarafça karşılanabilmesi için haksız fiilin şartlarının oluşması gerekecektir. Haksız fiil hususu bu yazımızın konusunu oluşturmadığından şartları da tek tek incelenmeyecektir. Ancak belirtmek gerekir ki haksız fiilin varlığı; fiil, fiilin hukuka aykırılığı, zarar, kusur ve nedensellik bağını gerektirdiğinden araçta meydana gelen değer kaybının mutlaka zuhur eden kazadan ileri gelmesi gerekmektedir. Aynı şekilde aşağıda açıklanacağı üzere kusurun varlığı ve oranı da değer kaybının ne ölçüde tazmin edileceğini etkileyen temel faktörlerin arasında sayılmaktadır.
Araç değer kaybı tazminatı talebinde bulunulabilmesi için şu şartların birlikte bulunması gerekmektedir:
Değer kaybı talebinde bulunulabilmesi için öncelikle kazanın çift taraflı trafik kazası olması gerekmektedir. Dolayısıyla kişinin ikinci bir tarafın dahli olmadan kendi başına yaptığı kazalarda değer kaybı talep edilemeyecektir.
Araç değer kaybı tazminatının belirlenmesinde kullanılan temel unsurlardan biri de çift taraflı trafik kazasının oluşmasında tarafların ne oranda kusurlu olduğu hususudur. Araç değer kaybı talebinde bulunacak tarafın kazanın oluşmasında %100 kusurlu olmaması gerekmektedir. Kişi ancak karşı tarafın kusuru oranında değer kaybı tazminatı talep edebilecektir.
Gerçekleşen çift taraflı trafik kazası sonrasında kazanın oluşumunda %100 kusurlu olmayan tarafın aracında bir hasar meydana gelmeli ve söz konusu hasar giderilmelidir ki değer kaybı talebinde bulunulabilsin. Zira kaza nedeniyle araçta oluşan değer kaybının ne boyutta olacağını etkileyen temel faktörlerden biri de kazada hangi parçaların hasar aldığı ve onarım bedelinin ne olduğudur.
Yukarıda bahsedildiği üzere araçta oluşan değer kaybının boyutu, hasar gören parçaların neler olduğuna ve onarım bedeline bağlıdır. Daha önceki tarihli bir kaza nedeniyle hasar gören parça ve aksamlar nedeniyle halihazırda değer kaybetmiş bir araçta aynı parça ve aksamların sonraki tarihli bir kazada tekrar hasar görmesi halinde değer kaybı oluşmayacaktır. Ancak gerçekleşen kazada daha önceki hasardan farklı veya ilave parça ve aksamların hasar görmesi halinde bunlar nedeniyle araçta değer kaybı oluşabilecektir.
Çift taraflı trafik kazası nedeniyle aracında hasar meydana gelen ruhsat sahibi, söz konusu zararı;
talep edebilecektir. Aracında hasar meydana gelen ruhsat sahibi, yukarıda sayılanların her birinden aracında meydana gelen değer kaybını talep edebilecektir. Zira karşı taraf araç sürücüsü, ruhsat sahibi, işleticisi ve trafik sigortacısı meydana gelen zarardan müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.
“…Motorlu Kara Taşıtları ihtiyari mali sorumluluk sigortası genel şartlarının “sigorta teminatının kapsamı başlıklı 1.maddesine göre sigortacı aracın işletenine yükletilebilecek hukuki sorumluluğu poliçe teminatı kapsamında olmak şartıyla zorunlu mali sorumluluk sigortası haddi üstünde kalan kısmını poliçede yazılı azami miktara kadar temin eder. İhtiyari mali mesuliyet sigortası kapsamının başlangıç noktası, zorunlu trafik sigorta limitinin üzerinde kalan kısımdır. Kapsamın sonu ise ihtiyari mali mesuliyet sigortası limitidir. Başka bir ifadeyle gerçek zarar miktarı zorunlu trafik sigorta limitini geçtiği anda ihtiyari mali mesuliyet sigortası güvencesi başlamakta ve kendi poliçesindeki limit miktarı da sorumluluğun sona erdiği nokta olmaktadır. Bu nedenle zarar, trafik sigortası kapsamında kalmakta ise ihtiyari mali mesuliyet sigortacısının sorumluluğundan bahsedilemez. Somut olayda, davalı …’e ait araç davalı …Ş.’ye zorunlu mali mesuliyet sigortası poliçesi ile; davalı …’ne ihtiyari mali sorumluluk sigortası (birleşik kasko) poliçesi ile sigortalıdır. İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası hadlerinin üzerinde kalan kısmını, poliçede yazılı hadlere kadar temin edeceğine göre hasarın meydana geldiği yıl ZMSS poliçesinde teminat limiti araç başına 26.800,00 TL olup, davalı …’nin sorumluluğu bu miktarı aşan miktardır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda araçta meydana gelen değer kaybının 6.750,00 TL olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili 10.04.2015 havale tarihli dilekçesindeki beyanında trafik kazası nedeni ile davacının aracındaki hasarın kasko şirketi tarafından karşılandığını, daha sonrada kasko şirketinin yapılan ödeme için davalı … şirketine rücu ettiğini bildirmiştir. Bu durumda mahkemece öncelikle davalı … şirketinden davacının kasko şirketine hasar bedeline ilişkin bir ödeme yapılıp yapılmadığı tespit edilmeli şayet davalı … şirketi tarafından davacının aracının kasko şirketine ödeme yapıldıysa, ödenen bedel ve mahkemece hükme esas alınan değer kaybı zararı da dikkate alınarak tespit edilen gerçek zararın zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesi limiti içinde kalıp kalmadığının belirlenmesi, kalıyorsa davalı …’ne yönelik davanın reddine; gerçek zarar, ZMSS limitini aşıyorsa, o zaman ihtiyari mali sorumluluk sigortası poliçesi limitiyle sınırlı olarak davalı …’nin sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiş, yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.” (Yargıtay 17. HD. 03.12.2015 T., 2015/12400 E., 2015/13270 K. Sayılı Kararı)
Meydana gelen kaza nedeniyle kusurlu tarafın trafik sigortacısının da araçta oluşan değer kaybından sorumlu olduğuna yukarıda değinmiş idik. Ancak trafik sigortacısının sorumluluğu diğer sorumlulardan farklı olarak birtakım limitler ile sınırlı tutulmuştur. Buna göre her yıl Resmi Gazetede yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Tarife Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelikte değişiklik yapmak suretiyle o yıl içerisinde meydana gelen kazalarda oluşan maddi zararlardan trafik sigortacısının hangi limitlerle sorumlu olacağı belirlenmektedir. 17 Mayıs 2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Tarife Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelikte yapılan değişiklik ile 1 Temmuz 2022 tarihinden itibaren uygulanmak üzere, zorunlu trafik sigortaları kapsamında karşılanan maddi zararlar için geçerli araç başına uygulanan teminat limiti 50.000 TL’den 100.000 TL’ye, kaza başına uygulanan teminat limiti ise 100.000 TL’den 200.000 TL’ye yükseltilmiştir.
Yukarıda bahsettiğimiz üzere, araç değer kaybı haksız fiil çerçevesinde talep edilebilen bir zarar kalemi olup bu mahiyeti gereği tazminatın hesaplanmasında tarafların kusuru önem arz etmektedir. Nitekim bu husus, Türk Borçlar Kanununun 49. maddesinde “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”; 50. maddesinde “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler” ; 51. maddesinde “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler” ; ve 52. maddesinde “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir” şeklindeki ifadelerden açıkça anlaşılmaktadır ki değer kaybı tazminatından sorumlu tutulabilmesi için karşı tarafın, meydana gelen iki taraflı ve maddi hasarlı trafik kazasında kusurlu olması gerekmektedir. Ayrıca kusurlu taraf meydana gelen hasar ve değer kaybı tazminatından ancak kusuru oranında sorumlu tutulabilecektir. Yani kusur oranında tazminatta indirim veya artırım yapılacaktır.
Değer kaybı tazminatının temel unsurlarından birinin kusurun varlığı olduğu gerçeği bizleri sorumluluktan kurtuluş sebeplerine götürmektedir. Bu anlamda değer kaybı tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunan zarar veren, somut olayda var ise sorumluluktan kaçış sebebi ileri sürerek tazminat sorumluluğundan indirim isteyebileceği gibi sorumluluktan tamamen kurtulabilmesi de mümkündür.
“…“Somut olayda, her iki taraf kaza esnasında kendisine yeşil ışık yandığını ve diğer tarafın kırmızı ışıkta geçtiğini iddia etmiştir. Dosya kapsamında bulunan Adli tıp Kurumu Trafik İhtisas dairesinden alınan 09.03.2010 tarihli bilirkişi raporunda alternatifli olarak kırmızı ışıktan geçme durumuna göre kusur oranı tayin edilmiştir. Bu haliyle meydana gelen kazada hangi araç sürücüsünün kırmızı ışıkta geçtiği belirlenmiş değildir. Bu durumda, Dairemizin yerleşik içtihatları uyarınca tarafların kazanın meydana gelmesinde %50 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek zararın yarı yarıya paylaştırılması gerekmektedir. Mahkemece, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde %50 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…” (Yargıtay 17. HD. 11/05/2016 T., 2015/18030 E., 2016/5795 K. Sayılı Kararı)
Çift taraflı trafik kazası nedeniyle aracında değer kaybı oluşan kişi, değer kaybı tazminatını zararı ve sorumlusunu öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl içerisinde ve herhalde kaza tarihinden itibaren 10 yıl içerisinde sorumlulardan talep edebilecektir. Aksi halde zamanaşımı geçecek ve talep karşısında karşı tarafça zamanaşımı definde bulunulabilecektir. Çift taraflı trafik kazası meydana geldiğinde çoğunlukla taraflarca veya olay yerine intikal eden trafik memurlarınca kaza tespit tutanağı tutulduğundan kaza tarihi itibariyle zarar ve sorumlusu öğrenilmiş olmaktadır. Bu nedenle, kaza tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde sorumlulardan değer kaybı tazminatının talep edilmesi gerekecektir. Nitekim bu husus TBK m. 72’de “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar” şeklinde açıkça vurgulanmıştır.
“…Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; KTK’nın 109. maddesindeki iki yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra icra takibi başlatıldığı, davalının süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar veren…” (Yargıtay 17. HD. 2016/1740 E., 2016/5632 K., Sayılı Kararı)
Belirtilmelidir ki iki taraflı trafik kazası nedeniyle talep edilebilecek zarar, ceza kanunlarınca daha uzun süreli bir zamanaşımına tabi kılınmış bir fiil nedeniyle meydana gelmiş ise bu durumda zararın tazmini talebi için uygulanacak zamanaşımı, cezayı gerektiren fiile uygulanan zamanaşımı olacaktır. Nitekim bu husus, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun Zamanaşımı başlıklı 109. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” şeklinde açıkça vurgulanmıştır. Örneğin çift taraflı trafik kazası neticesinde maddi zararın yanında yaralanma da söz konusu ise bu durumda cezayı gerektiren bir fiilin varlığından bahsedileceğinden maddi zararlar için uygulanacak zamanaşımı Türk Ceza Kanununda yaralama fiili için öngörülen zamanaşımı olacaktır ki bu da en az 8 yıl ve bazı durumların varlığı halinde 12 yıl olmaktadır.
“…Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davalı … Sigorta A.Ş. kazada zarar gören aracın kasko sigortacısı ve kazada %50 oranında kusurlu bulunan … plakalı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısıdır. Davacı tarafından davalı … Sigorta A.Ş. karşı aynı olay sebebiyle aynı alacağın tahsili için Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi … E. Sayılı dosyası ile dava açıldığından davalı yönünden zamanaşımının kesildiğinin kabulü gerekir. Bu hale göre 18.7.2003 tarihinden başlayan zamanaşımı süresi ilk davanın açıldığı 30.7.2003 tarihinde kesilmiş ve mahkemenin her usulü işlemi ile kesilen zamanaşımı süresi yeniden başlamıştır. Açıklanan sebeple aynı davalıya karşı aynı alacak sebebiyle açılan dava zamanaşımını keseceğinden ve ilk dava hakkında 10.11.2005 tarihinde karar verilmiş olup davacı tarafından zamanaşımı süresi dolmadan 25.11.2005 tarihinde dava açılmış olduğundan zamanaşımı itirazının reddi ile davanın esasına girilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkiline ait araçta meydana gelen hasar bedelinin de davalıdan tahsilini talep etmiştir. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/1. maddesi motorlu araç kazalarından doğan tazminat istemlerinin iki yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise eylemin suç teşkil etmesi durumunda ceza zamanaşımının uygulanacağı öngörülmüştür: Kaza tespit tutanağına göre kaza yaralamalı kaza olup ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağı dikkate alınmadan davacı aracında meydana gelen hasar bedeli yönünden de davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda 1 ve 2 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden
davacıya geri verilmesine, 8.3.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi…” (Yargıtay 17. HD. 08.03.2011 T., 2010/878 E., 2011/2014 K. Sayılı Kararı)
“Pert” kavramı ağır ya da tam hasara uğramış araçlar için kullanılan bir kavram olup aracın kaza neticesinde onarım kabul etmemesi veya onarılması halinde onarım masraflarının aracın kaza tarihindeki rayiç değerini aşması halinde gündeme gelmektedir.
Bir aracın perte ayrılıp ayrılmayacağının uzman bilirkişice tespit edilmesi gerekmektedir. Aracın onarımının ekonomik olmaması halinde aracın perte ayrılmasının uygun olacağı yönünde rapor oluşturulur ve araç hakkında pert kararı verilir. Pert kararı verilen araç için değer kaybı talep edilemeyecektir. Zira yukarıda da açıklandığı üzere değer kaybı aracın kaza tarihindeki piyasa değeri ile kaza sonrasındaki piyasa değeri arasındaki fark olup pert olan aracın ikinci el piyasasında satılması mümkün olmayacağından buna ilişkin bir tespit ve talepte de bulunulamayacaktır. Aracın pert olması durumunda araç sahibine kasko şirketince aracın kaza tarihindeki rayiç bedeli ödenir.
Dava açmadan veya sigorta tahkim komisyonuna başvurmadan önce kusurlu taraf zorunlu mali mesuliyet (trafik) sigortacısı şirkete başvuru zorunluluğu bulunmakta mıdır?
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 97. maddesi gereği çift taraflı trafik kazası neticesinde karşı tarafın kusuru ile aracında maddi hasar oluşan kişi, karşı taraf araç trafik sigortacısı şirkete başvuru yapıp talebini iletmeden dava açamayacaktır. Zira kusurlu taraf trafik sigortacısından değer kaybı talebinde bulunmadan yani sigorta şirketine başvurmadan doğrudan dava açılması durumunda söz konus dava “dava şartı yokluğu” nedeniyle reddedilecektir.
Karşı taraf trafik sigortacısı şirkete yapılacak başvuru yazılı olmalı ve talep konusu açıkça belirtilmelidir. Söz konusu talep dilekçesinin ekine kaza tespit tutanağı, araç hasar ve onarım fotoğrafları, taraflara ait ehliyet ruhsat, ekspertiz raporu, araç onarım faturası ve varsa kusurlu araç trafik sigorta poliçesi eklenmelidir. Sigorta şirketinin yapılan başvuruya başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içerisinde yazılı şekilde cevap vermesi gerekmektedir. Sigorta şirketince bu süre içerisinde cevap verilmemesi ya da başvuru sonrasında sigorta şirketince yapılan ödemenin talebi karşılamaması halinde talepte bulunan sigorta şirketi aleyhine değer kaybı talepli olarak dava açabilecektir. Ancak unutulmamalıdır ki bu dava ticari dava niteliğinde olacağından öncesinde dava şartı olarak arabuluculuk sürecinin tamamlanması gerekecektir. Sigorta şirketine yazılı başvuru yapılmadan ya da sonrasında arabuluculuk şartı yerine getirilmeden dava açılması durumunda söz konusu dava “dava şartı yokluğu” nedeniyle usulden reddedilecektir.
“…Dava, trafik kazası sonucu meydana gelen yaralanma nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkin olup, araç sürücüsü diğer davalı İ. Y. hakkındaki davaya devam edilmesi gerekirken anılan davalı için de davalı sigorta şirketi için getirilen düzenlemeye dayalı olarak davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi doğru olmadığından yazılı şekilde yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak verilen karar yerinde görülmemiştir…” İzmir BAM 11. HD. 04.05.2017 tarih, 2017/645 E. ve 2017/464K. Sayılı Kararı)
Çift taraflı trafik kazası neticeinde karşı tarafın kusuru ile aracında değer kaybı oluşan kişi karşı taraf araç trafik sigortacısı şirkete karşı dava açmak yerine uyuşmazlığın Sigorta Tahkim Komisyonunda çözülmesini de isteyebilir. Ancak bu durumda da Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurmadan önce karşı taraf trafik sigortacısı şirkete yazılı başvuru zorunluluğu bulunmaktadır. Sigorta şirketince başvuru tarihinden itibaren en geç 15 günlük süre içerisinde cevap verilmemesi ya da yapılan ödeme sonrasında talepte bulunan mağdurun itirazına rağmen ek bir ödeme yapılmaması halinde tazminat talep eden mağdur, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurabilecektir.
Belirtilmelidir ki sigorta şirketi aleyhine dava açılması durumundan farklı olarak değer kaybı talepli olarak sigorta tahkim komisyonuna başvurulması halinde sigorta şirketine başvuru zorunluluğuna ek olarak ayrıca arabuluculuk yolunun tüketilmesi gerekmemektedir. Sigorta şirketine başvuru zorunluluğu şartları sağlanmış ise doğrudan sigorta tahkim komisyonuna başvurulabilecektir.
Uygulamada çoğunlukla kasko sigorta poliçelerinde değer kaybının teminat kapsamına alınmadığı görülmektedir. Bu nedenle de yargı kararlarında çoğunlukla kasko sigorta poliçesinde değer kaybı tazminatı ayrıca ve açıkça teminat kapsamına alınmadığından bahisle kasko sigortacısı şirkete yöneltilen değer kaybı tazminatı talepleri reddedilmektedir.
Bu kapsamda sorunun cevabı en basit haliyle şöyledir: Kasko sigorta poliçesinde değer kaybı tazminatı özellikle teminat kapsamına alınmış ise hasar gören aracın kasko sigortacısı şirket değer kaybından sorumlu olacaktır; ancak kasko sigorta poliçesinde değer kaybı tazminatı özellikle teminat kapsamına alınmamış ise hasar gören aracın kasko sigortacısı şirket değer kaybından sorumlu olmayacaktır.
“…Davalı … şirketi, davacıya ait aracın kasko sigortacısı olup …maddesinde belirtilen risklerin gerçekleşmesi sonucunda doğrudan uğrayacağı maddi zararları teminat altına alır. Davacı vekili değer kaybı zararının davalıdan da tahsilini istemiştir. Davacının bu tazminat talebi, … ve poliçe özel şartları uyarınca kasko sigortası teminat kapsamında bulunmamaktadır. Değer kaybı konusunda kasko sigorta poliçesine prim ödenerek ayrıca ve ek teminat vermedikçe, meydana gelen kaza sebebi ile dolaylı zarar olan değer kaybı talebi teminat dışıdır. Buna göre, riziko sonucunda araçta oluşan doğrudan zararı karşılamakla sorumlu davalı kasko sigortacısı dolaylı zarar olan değer kaybı talebinden sorumlu olmayıp yazılı şekilde davalının sorumluluğuna karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” (Yargıtay 17. HD. 20/10/2016 T., 2014/10891 E., 2016/9161 K. Sayılı Kararı)
Yukarıda bahsedildiği üzere kazanın gerçekleşmesinde %100 kusurlu olmayan taraf karşı taraf araç trafik sigortacısından değer kaybı tazminatını talep edebilmektedir. Peki kusurlu aracın trafik sigortasının yanında kasko sigortası da var ise bu durumda kasko sigortacısından da değer kaybı talep edilebilir mi?
Bu sorunun cevabı yukarıda yer alan sorunun cevabına paralel olacaktır. Çift taraflı trafik kazasında kusurlu tarafın kullandığı aracın kasko sigortasının bulunması durumunda söz konusu sigorta poliçesinde İhtiyari Mali Mesuliyet (İMM) teminatının bulunup bulunmadığına bakılacaktır. Eğer söz konusu kusurlu araç kasko poliçesinde yer alan teminatlar arasında İhtiyari Mali Mesuliyet teminatı yer alıyor ise bu durumda kasko sigortacısına değer kaybı tazminatı talebiyle başvurulabilecektir. Ancak hemen belirtelim ki bu durum kazanın oluşmasında tamamen kusurlu olmayan tarafın aracında oluşan hasar ve değer kaybının da dahil olduğu maddi zararın kazanın gerçekleştiği tarih itibarıyla kusurlu aracın trafik sigortası poliçe limitlerini aşması durumunda gündeme gelebilecektir. Yani gerçekleşen kaza neticesinde aracında oluşan hasar, değer kaybı ve sair maddi zararlar o yıl itibariyle uygulanan trafik poliçesi teminat limitini aşıyorsa ancak söz konusu aşan kısım için ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı olarak kasko sigortacısı şirkete başvurulabilecektir.
Örneğin 2021 yılında gerçekleşen bir kaza için trafik sigortası teminat limiti maddi hasarlar için 43.000 TL’dir. Gerçekleşen bir çift taraflı kazada A aracı sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu ve B aracının da söz konusu kaza nedeniyle 35.000 TL hasar kaydının oluştuğunu düşünelim. B aracında meydana gelen hasar A aracı trafik sigortacısı tarafından karşılanacaktır. Söz konusu hasar onarıldıktan sonra B aracı sahibinin A aracı trafik sigortacısından değer kaybı talep ettiğini ve yapılan yargılama sırasında bilirkişi tarafından B aracında kaza nedeniyle meydana gelen değer kaybının 15.000 TL olarak tespit edildiğini düşünelim. 2021 yılı itibarıyla A aracının trafik sigortası poliçesinde maddi zarar için öngörülen 43.000 TL’nin 35.000 TL’si B aracının onarımı için kullanılmış idi. Bu durumda A aracı trafik sigortacısı, B aracında oluşan 15.000 TL’lik değer kaybının ancak poliçe teminat limitine kadar olan kısım için yani 43.000-35.000=8.000 TL’si kadarıyla sorumlu olacaktır. Yani B aracında meydana gelen 15.000TL’lik değer kaybının 8.000 TL’si A aracı trafik sigortacısı tarafından karşılanacak; kalan 7.000 TL için B aracı sahibi diğer sorumlulardan talepte bulunmak durumunda kalacaktır. İşte bu gibi durumlarda eğer kusurlu tarafın kasko sigortası var ve kasko sigorta poliçesinde İhtiyari Mali Mesuliyet teminatı açıkça yer alıyorsa trafik sigortası poliçe limitlerini aşan kısım için kasko sigortacısının sorumluluğuna gidilebilecektir. Örneğimizden devam edecek olursak A aracının kasko sigortasının bulunduğu ve söz konusu sigortada İhtiyari Mali Mesuliyet teminatının bulunduğunu düşünelim. Bu durumda B aracı sahibi A aracı trafik sigortası teminat limitini aşan 7.000 TL için A aracının kasko sigortacısına başvurabilecektir.
Son olarak, uygulamada kasko poliçesinde ihtiyari mali mesuliyet teminatı bulunsa da değer kaybının özellikle bu teminatın dışında tutulduğu poliçelere rastlanmaktadır. Bu bakımdan kusurlu taraf araç kasko sigorta poliçesinde ihtiyari mali mesuliyet teminatı bulunsa dahi değer kaybının temina kapsamı dışında tutulup tutulmadığının incelenmesi gerekmektedir. Bu bakımdan konuya hakim uzman bir avukat aracılığıyla çalışmak son derece önemlidir.
Belirtilmelidir ki yazımızın Araç değer kaybı tazminatı kimlerden talep edilebilir? başlığı altında yer alan ve değer kaybından sorumlu olan her bir kişiye değer kaybı tazminatı talebiyle başvurmak mümkündür. Zira bu kişiler arasında müştereken ve müteselsilen sorumluluk bulunmaktadır. Ancak uygulamada tahsilatı daha kolay olduğundan yaygın olarak sigorta şirketlerine başvuru yapıldığı görülmektedir. Bu nedenle bu yazımız da çoğunlukla sigorta şirketlerine yapılan başvurular ve onların taraf olduğu uyuşmazlıklar temel alınarak kaleme alınmıştır.
Belirtilmelidir ki 9 Ekim 2020 tarihli Anayasa Mahkemesi kararına kadar araçta meydana gelen değer kaybının hesaplanabilmesi için karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında yer alan formül kullanılmakta idi. Bu tarihe kadar Genel Şartlarda yer alan formül kullanılarak araçta meydana gelen değer kaybı hesaplanmakta ve sigorta kuruluşlarından buna göre talepte bulunulmakta idi. Söz konusu formülde ayrıca 165.000 Km ve üzerinde olan araçlarda değer kaybı oluşmayacağı ve bu nedenle bu nitelikteki araçlarda değer kaybı hesaplaması yapılmayacağı düzenlenmiş idi. Söz konusu formülde ayrıca kaza nedeniyle araçta plastik tampon/parça onarımları, cam, radyo/teyp, lastik, hava yastığı, jant, mekanik, elektrik, elektronik ve döşeme aksamı ile ilgili yapılan onarımlar değer kaybı kapsamına alınmıyor idi.
09.10.2020 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40 Esas 2020/40 Karar sayılı kararı ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92. maddelerde geçen ‘Genel Şartlar’ ifadeleri ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90.maddesinin birinci cümlesininde yer alan “… ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir…” ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ifadelerinin iptaline karar verilmiştir. Dolayısıyla söz konusu karar ile birlikte araçta meydana gelen değer kaybının hesabı artık Genel Şartlarda yer alan formüle göre değil; aracın kazadan önceki serbest piyasa değeri ile kaza sonrası serbest piyasa değeri arasındaki fark dikkate alınarak hesaplanmaktadır.
“…Aracın kaza öncesi hasarsız ikinci el piyasa rayiç değeri ile kaza meydana geldikten ve tamir edildikten sonraki ikinci el piyasa rayiç değeri arasındaki farka göre değer kaybının hesaplanarak belirlenmesi gerektiği…” (Yargıtay 17. HD. 02.12.2015 T., 2015/5943 E., 2015/13188 K. Sayılı Kararı)
Söz konusu iptal kararıyla birlikte ayrıca 165.000 Km sınırı ve belirli aksamların değer kaybı hesabında dikkate alınmaması hususu da ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla bu nitelikteki araçlar için de değer kaybı hesaplanıp talep edilebilir hale gelmiştir.
Bir araç onarım sonrası satılmak istendiğinde, kazanın öncesine göre ikinci el piyasa bedelinde ortaya çıkan fark reel değer kaybı olarak öngörülmektedir. Bu tanım esas alındığında değer kaybı hesabında makul olan yaklaşımın gerçek pazar değerine ulaşmada esas teşkil eden parametreleri göz önünde bulundurmak olduğu açıktır. Bu bağlamda; araç üzerindeki değer kaybı belirlenirken, ülkemizdeki araç değerlerini belirleyen faktörler dikkate alınarak dava konusu aracın, piyasa koşullarındaki reel değer kaybının belirlenmesi yoluna gidilmektedir..
Bir aracın değer kaybının belirlenmesinde;
gibi parametreler dikkate alınmaktadır.
Araç değer kaybının tazmini için temelde iki yol bulunmaktadır:
Gerçekleşen çift taraflı bir trafik kazası neticesinde aracında değer kaybı oluşan taraf, söz konusu zararını dava yoluna giderek veya sigorta tahkim komisyonluğuna başvurarak talep edebilir. Hangi yolun talep eden açısından daha uygun olacağı ise somut olayın özelinde değerlendirilmesi gereken bir husustur. Zira her iki yolun da kendine özgü avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır.
Her iki yolu karşılaştırmadan önce kısaca değer kaybı tazmin sürecinin nasıl gerçekleştiğinden bahsedelim. Öncelikle kaza gerçekleşir gerçekleşmez olayın özelliğine göre taraflarca veya olay yerine gelecek bir trafik polisince kaza tespit tutanağı tutulmalıdır. Zira gerçekleşen kaza sonrasında özellikle karşı taraf sigorta şirketinden değer kaybı talebinde bulunulabilmesi için özellikle şu evrakların başvuran tarafından temin edilmiş olması gerekmektedir:
Yukarıda sayılan evrakların toplanmasına müteakip bir araç değer kaybı başvuru dilekçesi hazırlanmalı ve eklenen belgeler ile karşı taraf trafik sigortacısı şirkete ulaştırılmalıdır. Karşı taraf trafik sigortacısı şirkete yapılan başvuru tarihinden itibaren 15 gün içerisinde trafik sigortacısı şirketin araçta meydana gelen değer kaybını tazmin etmesi gerekmektedir. Söz konusu zararın bu süre içerisinde tazmin edilmemesi veya meydana gelen reel değer kaybından daha düşük bir bedelle tazmin edilmesi durumunda (ki bu durumda sigorta şirketine tekrar başvurulmalı ve eksik kalan değer kaybı talep edilmelidir) aracı değer kaybeden taraf, dava açmak veya sigorta tahkim komisyonuna başvurmak suretiyle zararının tazmin edilmesini talep edebilecektir.
Bu noktada iki yol arasındaki önemli farklılıklara değinilecek olursa; öncelikle sigorta tahkim komisyonuna başvuru halinde talep ancak sigorta kuruluşuna karşı yönlendirilebilecektir. Yukarıda bahsedildiği üzere araçta meydana gelen değer kaybından karşı taraf trafik sigortacısının yanında var ise ihtiyari mali mesuliy
İstanbul avukatlık hizmeti, avukata sor kapsamında bize danışmak için lütfen formu eksiksiz doldurunuz. Sizlere hemen geri dönüş yapalım.